Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, "Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarının Gümrüklerde Korunması Projesi" kapsamında "Türkiye'deki Markalar ve Türk Ekonomisindeki Rolleri" konulu ulusal seminer 27 Eylül tarihinde Conrad İstanbul Bosphorus Hotel'de gerçekleşti. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarının Gümrüklerde Korunması Projesi'nin kapanış törenine katıldı. Bakan Tüfenkci, sahte ve korsan eşya üretiminin, ekonomiye verdiği zararın yanı sıra, terör örgütlerinin finansmanında aracı olması bakımından topluma da zarar verdiğini belirtti.
Bakan Tüfenkci, fikri ve sınai mülkiyet haklarının, dünyada ticaretin küreselleşmesiyle birlikte geliştiğini aktararak, "Çünkü bir ekonomiye şekil veren en önemli kavram o ekonomideki üretim faktörleridir. Klasik üretim faktörleri; emek, sermaye, ham madde ve girişimcidir. Bunların kısıtlı olması nedeniyle, üretimi artırmak ve ekonomik büyümeyi sağlamak için teknoloji ve yenilik de üretim faktörlerini etkilemektedir." ifadelerini kullandı.
Teknoloji̇ ve yeni̇li̇ğin sadece fi̇kri̇ mülki̇yet haklarının korunduğu yerde ortaya çıktığını dile getiren Bakan Tüfenkci, "Bu bağlamda, ekonomik gelişme ile mülkiyet haklarının etkin biçimde tesisi ve korunması arasında yakın bir bağlantı vardır. OECD araştırmalarına göre, gelişmiş ekonomilerde son otuz yılda gerçekleşen büyüme büyük oranda, Ar-Ge ve yenilik çalışmalardan kaynaklanmaktadır." diye konuştu.
Bakan Tüfenkci, fikri ve sınai haklarının kapsamının yaygın olarak bilinenden daha geniş olduğunu belirterek, "Bu kapsamda telif hakkı, marka, coğrafi işaret, tasarım, patent ve faydalı model ile yeni bitki çeşitleri üzerinde ıslahçı haklar gibi daha geniş düşünülmesi ve değerlendirilmesi gereken haklardır. Dolayısıyla sınai mülkiyet sadece marka demek değildir. Coğrafi işaretler de bu anlamıyla konulması gereken alanlardan birisidir." dedi.
Coğrafi işaretli ürünlerin, ülkelerin en önemli ekonomik kaynaklarından biri olduğunu vurgulayan Tüfenkci, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bizim ülkemiz için coğrafi işaretli ürünler çok daha önemli. Çünkü bi̇zde 'coğrafi̇ i̇şaretli̇ ürün' olma kapasi̇tesi̇ne sahi̇p olan ürün sayısı AB’ni̇n toplamından daha fazla. Anadolu zengin bir coğrafyadır. Ülkemizde bulunan 2 bin 500'ün üzerindeki yöresel ürünün her biri coğrafi işaret almaya ve dünya markası olmaya adaydır. Türk üreticiler tarafından tescil ettirilerek AB çapında korunan 3 coğrafi işaret bulunmaktadır. Bunlar Aydın inciri, Antep baklavası ve Malatya kayısısıdır."
"Endeksteki artış uluslararası yatırım girişini beraberinde getiriyor"
Bakan Tüfenkci, fikri ve sınai mülkiyetin, ekonominin en büyük sermayelerinden olduğunu belirterek, "Fikri mülkiyet, talebi ve sektörleri etkileyen bir güç haline gelmiştir. 'Fikri ve sınai hakların korunması, ticaretin tamamı, rekabet, vergiler, tüketicilerin korunması üzerinde gitgide etkisi artan bir unsur olmuştur. AB Fikri Mülkiyet Ofisi tarafından yapılan çalışmaya göre; 2011 ila 2013 yılları arasında AB’de istihdamın yüzde 28’i, fikri ve sınai mülkiyet haklarına dayalı endüstriler tarafından sağlanmıştır." bilgisini verdi.
OECD'nin Ocak 2017 tarihli raporuna göre, sahte ürünleri̇n uluslararası ti̇caret hacminin, yılda 461 mi̇lyar doları aştığına dikkati çeken Tüfenkci, şunları kaydetti:
"Fikri ve sınai mülkiyet haklarının daha iyi korunduğu ülkelerde özellikle yüksek teknoloji transferini de kapsayan yabancı yatırım artmaktadır. Fikri mülkiyet haklarının korunması ile uluslararası yatırımlar arasındaki ilişki çok boyutludur. Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları endeksinde bir puanlık artışı gerçekleştiren ülkelerin uluslararası yatırım çekme olasılığı yüzde 27 artmaktadır. Bu oran fikri mülkiyet hakları konusunda daha hassas olan sektörlerde yüzde 33'e kadar yükselmektedir. Fikri sınai mülkiyet hakları endeksinde bir puanlık bir artış 1,5 milyar dolarlık ilave bir uluslararası yatırım girişini beraberinde getirmektedir.
Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Endeksi'nde 2 puanlık bir artış, uluslararası yatırımcıların, ülkeye yatırım kararı aldıktan sonra, dağıtım ve satış yerine; üretim sektörüne yatırım yapma ihtimallerini yüzde 57 artırmaktadır. Yatırımcılar, fikri ve sınai mülkiyet hakları korumasının eksik olduğu ya da olmadığı ülkelerde üretim gerçekleştirmekten kaçınmakta; ürünlerini yalnızca ithalat yoluyla bu ülkelere sokmayı tercih etmektedir. Sahte ve korsan eşya üretimi, ekonomiye verdiği zararın yanı sıra terör örgütlerinin finansmanında aracı olması bakımından da topluma zarar vermektedir."
"Vergi kaybı azalacak ve istihdam artacak"
Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenkci, bu tür olayların çoğunun suç örgütleri tarafından yapıldığına değinerek, "Bu nedenle fikri mülkiyet haklarının korunması terör örgütlerinin para kaynağını engelleyecek, devletin vergi kaybı azalacak ve istihdam artacak. Merdiven altı üretim yapan sahte ve korsan eşya üreticileri yaptıkları üretim ve elde ettikleri kazançtan devlete herhangi bir vergi vermemektedir." diye konuştu.
Bu kapsamda devletler için önemli bir vergi kaybının ortaya çıktığını dile getiren Tüfenkci, bu tür üreticilerin yasal olmayan yoldan işçi istihdam ettiğini ve buralarda çalışan işçilerin güvenliğini tehlikeye attığını belirtti. Türkiye'de fikri ve sınai mülkiyet hakları ihlallerine hiçbir şekilde müsamaha gösterilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Tüfenkci, şunları söyledi:
"Fikri mülkiyet haklarının korunması ülkemizin uluslararası alandaki saygınlığı açısından da oldukça elzemdir. Bugün pek çok gelişmiş ülke tarafından 'suç' olarak görülen fikri mülkiyet ihlallerine ilişkin hazırlanan raporlarda, etkin mücadelemizin sonucunda giderek azalmakla birlikte ülkemizin halen sahte eşya ihraç eden bir ülke olarak gösterilmesi oldukça üzücüdür. Bu değerlendirmeler çoğunlukla eşyanın menşe ülkesine yani üretildiği ülkeye göre değil, kaynak ülkesine yani geldiği ülkeye göre yapılmaktadır.
Türkiye, coğrafi konumu itibariyle önemli bir transit ülkesidir. Ülkemiz dünya dış ticaret hacminin yüzde 48’inin yapıldığı bir coğrafyanın merkezinde yer almaktadır. AB'ye giriş yapan birçok eşya ülkemiz üzerinden geçmektedir. Türkiye bir transit ülkesi olması itibarıyla AB'ye giden sahte ve korsan üretim yakalamalarında, kaynak ülke olarak ismi geçmektedir. Ayrıca sahte üretim çerçevesinde yakalanan eşyanın sadece kaynak ülkesiyle değerlendirilmesi, menşe ülkelerin göz ardı edilmesine sebep olmaktadır."
AB’nin bu tür değerlendirmeleri menşesi ülkeler üzerine yoğunlaştırmasının, sahtecilik ve korsanla mücadeleyi daha etkin hale getireceğini vurgulayan Tüfenkci, bugün gelinen noktada ülke gümrüklerinde fikri ve sınai mülkiyet hakları ihlalleri ile çok daha etkin mücadele ettiklerini aktardı.
Bakan Tüfenkci, "2014 yılında 196 olan durdurma sayısı, 2015 yılında yaklaşık yüzde 120 artış göstererek 431’e ulaşmıştır. 2016 yılında ise 2015 yılına nispeten yüzde 2,5 oranında bir artış gerçekleşmiş ve 437 durdurma yapılmıştır. 2017 yılı itibarıyla bu oranların çok daha yukarıya tırmandığını görüyoruz." dedi.
"Mücadele ne kadar güçlendirilirse ülkenin marka değeri yükselecek"
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, ülke çapında sahte ve korsan eşya ile mücadele ne kadar güçlendirilirse ülkenin marka değerinin yükseleceğini, saygınlığının destekleneceğini ve Türk ürünlerine uluslararası pazarda oluşan güvenin de artacağını kaydetti.Sahte ve korsan eşyanın uluslararası ticarete konu edilmeden evvel gümrüklerde durdurulmasının, fikri ve sınai mülkiyet ihlalleri ile mücadelenin en önemli araçlarından biri olduğunu aktaran Tüfenkci, şunları söyledi:
"Hak sahiplerinin fikri ve sınaî haklarının gümrüklerde korunmasına yönelik olarak ilgili her gümrük idaresine ayrı ayrı başvuru yapması zorunluluğu kaldırılmıştır. Fikri ve sınai hakların korunmasına yönelik başvuru sürecinin daha kolay ve daha hızlı hale getirmek üzere, 1 Nisan 2013’ten itibaren başvuruların elektronik ortamda yapılması uygulamasını başlattık. Konuya verdiğimiz öneme binaen Mayıs 2013 tarihinde 'Menşe ve Fikri-Sınai Haklar Dairesi'ni kurduk. Son yıllarda gerek hizmet içi gerekse hak sahiplerinin talepleri doğrultusunda gümrük idarelerinde gerçekleştirilen fikri mülkiyet haklarına ilişkin eğitim faaliyetlerini artırdık."
Bakan Tüfenkci, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bakanlığımızda 1,5 yıldır verimli bir şekilde yürütülmüş olan bu AB projesi ile fikri sınai mülkiyet hakları konusunda uygulama kapasitemiz iyileştirilmiştir. 19 aylık bir sürede yoğun tempoda gerçekleştirilen projemizin, fikri sınai mülkiyet hakları alanında, sahtecilik ve korsan mallarla ilgili gümrük idarelerimizdeki etkinliği artırmak, daha iyi mevzuat ve muhafaza araçlarının geliştirilmesini sağlamak, fikri mülkiyet ihlalleri ile mücadelede iş birliği ve koordinasyonu çoğaltmak ve özellikle sahte ve korsan eşya ile ilgili güvenlik ve sağlık riskleri alanlarına odaklı çözümler üretmek bakımından önemli bir misyonu yerine getirdiğini düşünüyorum. Bu misyonun gerçekleştirilmesine katkı sağlayan tüm katılımcılara şükranlarımı sunuyorum."